Bir başka kıdemli yönetici bana özel olarak uçma korkusunun olduğundan bahsetti. İşinin doğası düşünüldüğünde ileri düzeyde bir negatif önyargı olan bu fobisi, kariyerini kolayca tehlikeye atabilirdi. Daha önce tarif ettiğimiz teknikler uygulanabilirdi; fakat bu tür korkularda veya değiştirmek istediğimiz kalıtsal alışkanlıklarımızda daha etkili olan ve daha çabuk sonuç veren başka teknikler de vardır.
İlk önce fobileri düşünelim ve gerçekten bu deneyimi yaşadığımızda neler olacağını kafamızda canlandıralım. Aynı görselleştirme sistemiyle çalışarak, bunu yapmak size acı da veriyor olsa, korktuğunuz hadiseyi tekrar yaşıyor gibi olana kadar görüntüleri, sesleri, o duygulan ve hatta uçak yakıtının kokusu gibi kokuları hafızanızda canlandırın. Bu olayda size uçmayla ilgili her şeyin hatırlatılabilmesi ve bunun maksatlı ve objektif bir şekilde korkunuzu anlama ve onu yenebilme amacıyla yapılmış olması önemli bir aşamadır. Bu objektifliğin dışında do
Sürekli birbirimizin ölçütü olursak asla zirveye ulaşamayız. Bu fikre milyonda bir de olsa karşı çıkanlar vardır! Bu şekilde davranmaya devam edersek, düşüncelerimizin yetersiz ve ikinci sınıf olduğunu göstermiş oluruz. 'Mantıklı' sonuç, 'Ben değersizim', 'Mutluluğu ve başarıyı hak etmiyorum.' şeklinde olacaktır. Birçoğumuz hayatımızın bazı devrelerinde kendimizi çok kötü hissetmişizdir. Bazıları ise hobilerinde veya kariyerlerinde en iyi olmuşlardır. Olimpiyatta altın madalya kazananlar bile kendi sporlarının dışındaki aktivitelerde mükemmel değillerdir. Gerçekten, insanların birçoğu hayatlarının bir kısmını aşağılık duygusuyla mahvetmektedirler. Benim vurguladığım kelime 'duygular'dır. Mükemmel olmadığımızı objektif olarak kabul etmenin bir zararı yoktur. Eğer bir piyanist iseniz, virtüözün çaldığı şeylerden büyüleniyorken, canlı bir piyano konçertosunun üstesinden kolaylıkla gelebilmenin ne demek olduğunu da bileceksiniz. Böyle bir durumda kendinizi nasıl değerlendireceksi
Önyargılarımızın birçoğu bilinçsiz olarak geçmiş deneyimlerimizden, başarılarımızdan ve başarısızlıklarımızdan, küçük düşürülmemizden ve göklere çıkarılmamızdan ve diğer insanlar ile olan ilişkilerimizden kaynaklanır. Bu tür inançların kökü ilk çocukluk dönemlerimize kadar uzanır ve etkisi bir ömür boyu sürer.
Örneğin kendinizi 'matematiksel düşünceden yoksun' görüyorsanız bütün, davranışlarınız bu kişisel algılamaya uygun olacaktır. Bu imajla çatışan olaylar -örneğin 'sayılarla arasının iyi olmadığını' söyleyen biri matematik testinden yüksek not alırsa- genellikle çok farklı bir şekilde açıklanacaktır. İnsan beyni uyumsuzluklara karşı direnir. Bu sebeple de düşünceler ve aksiyonlar birbirlerine yönelir. 'Ben size söylemiştim... bu sadece bir şans.' şeklindeki bir sözde müthiş bir uyum vardır.
Kendi kendinize yaptığınız listedeki negatif önyargıların kaç tanesinin -belki genetik zayıflıklar dolayısıyla- değiştirilemez olduğunu sorun. Belki birk
Yaratıcı veya farklı düşünme diye adlandırılan düşünce sistemleri; alışkanlık haline getirdiğimiz düşünme modlarının kırılması, eski deneyimlere dokunulmaması ve eskilerden oluşan tasniflerle sınırlandırılmayıp yeni mesajlar için yepyeni akarsu vadileri açılması anlamına gelmektedir. Bu tür bütünsel bir bakış açısının temel özelliği de, sağ beynin düşünce sistemine ait olmasıdır. Rasyonelleştirme, sol beyne özgüdür ve bu da genellikle yöneticilerde ve mesleki eğitim almış kişilerde baskın olan bir düşünce sistemidir. Basit bir örnekle düşüncelerimizi daha anlaşılır kılalım. Aşağıdaki iki çizime bakın ve hangi dikey çizginin daha uzun olduğunu söyleyin. Görsel algıya yönelik bu tür bir alıştırmayı daha öncelden yapmış olsanız bile hiç şüphe etmeksizin A'nın B'den [daha uzun olduğunu belirtirsiniz. Aslında ölçüldüğünde [B'nin daha uzun olduğu görülmektedir! Soldaki dikey çizginin sağdakinden daha uzun görünmesinin sebebi nedir, tersi neden geçerli değildir? Bun
Her birimiz kendi kişisel dünyamızı bir gerçeklik gibi algılarız ve bu dünyamızın objektif gerçek dünya olduğu yanılgısına düşeriz. Beynimiz ve gözlerimiz de sistemimizin bu parçalarından biri olduğu için aynı hazır şablonları onlar da eğitim ve kültür dünyasında kullanırlar. Tüm bunlar uyumlu bir birliktelikle hareket ederek yaşamımıza yön verirler. Fakat siz ve. ben elbette kurbağadan daha akıllıyız. Okuduğumuz, düşündüğümüz ve hayal ettiğimiz zaman yüksek düzeydeki bilinçliliğimiz ve beynimizin sınırsız kavrama gücüyle düşünce sürecimizin de farkına varmaya başlıyoruz. Hiç çaba harcamadan kara delikleri, nakit para akışını, kurbağanın görmesini ve Afrika'daki insanları anlayabilmekteyiz. Ayrıca bizler algılarımızı istediğimiz şekilde değiştirebilir, ne düşüneceğimize karar verebilir ve inanmaya karar verdiğimiz şeye inanırız. Tek sınırımız hayal gücümüzdür. İnsanoğlunun yaşam tecrübesi, onun sınırsız hayal gücünün bir ürünü olarak doğmuş ve zamanla gerçekliğe dönüşmüş
Hedef belirleme çok uzun süredir, kişisel ve kurumsal başarıda en önemli faktör olarak kabul edilmiştir. Ne başarmak istediğimizi bilmek, davranışlardaki herhangi bir değişiklik için olması gereken ilk şeydir. FaKat, kendi kendimize belirlediğimiz hedeflerimizin özellikleri neler olmalıdır? İlk olarak, bu hedefler genellikle dışa dönük, somut bir başarıyla ilgili olduğu kadar ruh halimizle de ilgili olmalıdır. Örneğin, hedefimiz "finansal güvence"ye ulaşmak olabilir. Bunu kesin ifadelerle tanımlamak çok zordur ve bunun ne anlama geldiği kişiden kişiye değişebilir. Bu, tamamen ruh halinize bağlıdır, yani finansal iniş ve çıkışlardan etkilenmemek ve hayat standardı olarak kabul ettiğiniz şey her ne ise başkalarına muhtaç olmadan o konumda kalabilmek ile ilgilidir. Finansal güven ile bağlantılı olan mutluluğunuz -ruh halinizle bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde- gerçekten ele geçirmek için çabaladığınız hedefinizdir. Geçici Hedefler Zevk belki son hedef olabilir fakat
Bakış Açınızı Değiştirmek. En popüler duyumuz elbetteki görmedir. Düşünürken, neler olduğunu tarif eder zihinsel resimler -imajlar- yoluyla düşünme sürecinin tamamının açıklandığı görülür ve biz zaten bunun sağ beyin düşünce sisteminin bir özelliği olduğunu görmüştük.
Fakat "görme" işlemini gerçekleştirmemizin başka yolları da vardır. Gördüklerimizin yorumlanması -yani onları anlamlandırmamız- sadece yorumlayana özgüdür, her birimizin algılaması farklıdır.
Hepimiz eşyayı farklı bir açıdan gördüğümüzü söyleriz ki aslında bu, görmenin sadece tek bir kişinin bakış açısı olduğunu belirten bir ifadedir. Bir problemi çözerken başkalarının ne düşüneceğini, neler hissedeceğini ya da yapacağını kendi kendimize sorarız. Daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse anlayışımızı artıracak farklı bakış açılarını kendi alışkanlıklarımıza göre değil de başkalarının ne düşüneceğine göre belirleriz ki buna kimi zaman "yeniden